İKİNCİ KİTAP

YANILTICI BİR AKIM
"RİSALE-İ NUR'DA BATIN TEFSİRCİLİĞİ"

BATIN TEFSİRCİLİĞİ NEDİR?

         Batın tefsirciliği Bediüzzaman'ın sözlerinin, Risaleler'in her okuyan tarafından anlaşılamayacak bazı gizli ve şifreli anlamlar taşıdığını öne sürer. Bu bakış açısına göre, Bediüzzaman'ın düşüncelerini öğrenmek isteyen kimselerin, Bediüzzaman'ın sözlerini Risaleler'den değil, batın tefsircilerinin açıklamalarından anlamaya çalışmaları gerekmektedir.

BU DÜŞÜNCEYE GÖRE BEDİÜZZAMAN'IN SÖZLERİNİ YALNIZCA KİMLER ANLAYABİLİR VE BATIN TEFSİRCİLİĞİNİ KİMLER YAPABİLİR?

             Bediüzzaman'ın Risaleler'de yer alan sözlerinin, yalnızca özel bazı sırlara vakıf, özel tefsir gücü olan, özel yeteneklere ve hislere sahip bazı özel kişilerin "batıni tefsir" yaparak anlayabilecekleri savunulur. Dolayısıyla Bediüzzaman'ın Risaleler'de yazmış olduğu sözlerini de ancak sadece bu belirli şahısların anlayabileceği öne sürülür.

RİSALELERDE BATINİ TEFSİR GEREKTİĞİNE İNANILAN BAŞLICA KONULAR NELERDİR?

           Batın tefsirciliğine göre, anlaşılabilmesi için tefsir edilmesi gereken başlıca konular arasında Bediüzzaman'ın, ahir zaman, Hz. İsa'nın ve Hz. Mehdi'nin gelişi ve İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılmasına ilişkin açıklamaları yer almaktadır. Bediüzzaman'ın bu konulardaki izahları son derece açık ve anlaşılır olduğu halde, Bediüzzaman'ın bu sözlerinin aslında açık anlatımının tamamen dışında çok daha farklı anlamlar içerdiği ve bunların da ancak batıni tefsir yapabilen kişiler tarafından izah edilebileceği düşünülür.

              Bediüzzaman eserlerinde yüzlerce sayfa boyunca Hz. Mehdi'nin sahip olacağı özellikler hakkında bilgi vermiş, kendisine Mehdiyet konusunda hüsn-ü zan ile yaklaşan kimselere ise, kendisinin Hz. Mehdi de olması gereken özellikleri taşımadığını belirterek cevap vermiştir. Ancak Bediüzzaman'a bu yönde hüsn-ü zan besleyen söz konusu kişiler, Bediüzzaman'ın bu sözlerinin aslında gerçekleri yansıtmadığını; Bediüzzaman'ın kanaatinin bunun tam tersi yönünde olduğunu ve bunları da sözlerindeki şifreli anlatımlarda gizli olduğunu düşünmektedirler. Oysa ki kitabın ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak inceleneceği gibi, Bediüzzaman eserlerinde kendisinin Mehdi olmadığını ve bunun delillerini, yüzlerce sayfa boyunca yaptığı izahlarla çok anlaşılır ve tevile yer bırakmayacak şekilde açıklamıştır.

BEDİÜZZAMAN'IN SÖZLERİNİN ASLINDA TAM TERSİ ANLAMLAR İÇERDİĞİNİ ÖNE SÜRMEK DOĞRU MUDUR?

              Milyonlarca kişinin, anlattığı konuları eserlerinden öğreneceğini bilerek kaleme alan Bediüzzaman, Peygamberimiz (sav)'in hadislerindeki manaları topluma aktarırken her zaman olduğu gibi zerre kadar doğruların dışına çıkmamıştır. Neyin doğru olduğunu düşündüyse ve gerçek kanaati ne ise onları yazmıştır. Bu nedenle eserleri tamamen saf gerçekleri yansıtmaktadır.

            Batıni tefsir anlayışı ise, Bediüzzaman'ın sözlerinin aslında gerçekleri yansıtmadığını, Bediüzzaman'ın eserlerinde inandığı şeylerin tam aksine bilgiler vererek onlarca yıldan beri sözde tüm İslam ümmetini aldattığını, asıl inandığı gerçeklerin ise yalnızca söz konusu batın tefsircileri tarafından anlaşılabileceğini savunmaktadır. Böyle bir düşünce şekli ise, her ne kadar iyi niyetle ortaya atılsa bile, hiç kuşkusuz ki Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'ne karşı çok galiz bir hakaret, büyük bir zulüm ve iftira olur. Çünkü bu, Bediüzzaman gibi değerli ve üstün ahlaklı bir şahsın bu konuda yüzlerce sayfa boyunca yazdıklarının "yalan" olduğunu iddia etmek anlamına gelir ki, bu da böylesine değerli bir İslam alimine karşı yapılan çok büyük bir bühtan ve iftiradır.

               Böyle bir yaklaşım tarzı, bu düşünceyle hareket eden kimseleri töhmet altında bırakır. Bediüzzaman gibi derin imanlı büyük bir müceddidin, eserlerinde, düşündüğü ve inandığı şeylerin tam tersine açıklamalarda bulunması hiçbir şekilde söz konusu değildir. Dolayısıyla Bediüzzaman'ın vefatından yıllar sonra böyle bir iddia ile ortaya çıkmak, her ne kadar iyilik adına, Bediüzzaman'ı sevme adına yapılmış dahi olsa, Bediüzzaman adına çok büyük bir suçlama olur. Onu yalancılıkla itham eden ve yüzlerce sayfa ile ümmeti aldattığını iddia eden böyle bir yaklaşım ise hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bir davranıştır.

          Ayrıca bu, böylesine değerli bir müceddidin kaleme aldığı Risaleler'in tümünü şüpheli hale getirecek son derece tehlikeli bir girişimdir. Bunun gibi pek çok kişi, birbirinden farklı iddialarla ortaya çıkıp "Bediüzzaman Said Nursi burada böyle demiştir ama bunların tamamı bir taktiktir, yalandır; doğrusunu bize söyledi" dese bu ne kadar geçerli olacaktır? Böyle bir durumda bir süre sonra Risale-i Nur'da yer alan her konu için bir şey söylenebilir ve Bediüzzaman'ın eserleri gerçek manasından ve hikmetinden giderek uzaklaşır. Böyle bir tehlikeyi önlemek ise, Bediüzzaman gibi değerli bir İslam aliminin bizzat yazıp tasdik ettiği apaçık sözlerini korumakla mümkün olacaktır.

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI HER OKUYANIN ANLAYABİLECEĞİ HİKMETLİ ESERLERDİR

           Bediüzzaman'ın apaçık ve hikmetli sözlerinden oluşan Risaleler'de anlatılanlar okuyanlar tarafından kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bediüzzaman'ın ifadesiyle "avamdan havassa ya da bir ortaokul talebesinden bir filozofa kadar okuyan herkesin kolaylıkla anlayabileceği" (Kastamonu Lahikası, sf.70; Şualar, sf.549) kadar anlaşılır sözleri, batıni anlamı farklı diyerek başka şekilde tefsir etmek ve yorumlamak son derece yanlıştır. Bu tür bir bakış açısı, Risaleler'in aslından uzaklaşmasına neden olacak bir çalışmadır. Bu durumda isteyen herkes Bediüzzaman'ın sözlerine kendi bakış açısıyla yeni bir yorum getirebilecek ve yanlış çıkarımlara yol açabilecektir. Bu şekilde Risaleler de, Bediüzzaman'ın gerçek sözlerini değil, bu sözleri kendi bilgi ve anlayışı içerisinde tefsir eden kişilerin düşüncelerini yansıtan eserlere dönüşecektir. Böyle bir tefsir mantığının Bediüzzaman'ın veciz ve samimi bir dille kaleme aldığı Külliyatı üzerinde nasıl bozucu bir etki oluşturacağı dikkatle değerlendirilmesi gereken bir konudur.

            Nitekim Bediüzzaman'ın bizzat kendisi eserlerinde pek çok kez bu konunun önemini ifade etmiş; böylesi bir anlayışa karşı olduğu yönündeki fikirlerini beyan etmiştir. Bu sözlerinden birinde Bediüzzaman böyle bir tefsir anlayışının nasıl suistimale açık hale geleceğini ve bu yolla Risaleler'de anlatılan hakikatlerin nasıl aslından uzaklaşıp değişeceğini şöyle hatırlatmıştır:


Nur'un metni, izaha ihtiyacı olsa, ya satırın üstünde, ya kenarda haşiyecikler (açıklamalar) yazılsa daha münasiptir (uygundur). Çünkü metin içine girse, teksir edilen nüshalar ayrı ayrı olur, tashih (düzeltme) lazım gelir. Hem su-i isti'male kapı açılır, muarızlar(karşı çıkanlar) istifade ederler. Hem herkes senin gibi muhakkik (hakikati araştırıp inceleyip bulan) müdakkik (inceden inceye tetkik eden, en ufak gizli şeyleri bile görmeye çalışan) olmaz, yanlış mana verir, bir kelime ilave eder, ehemmiyetli bir hakikatı kaybetmeye sebeb olur. Ben tashihatımda (düzeltmelerimde) böyle zararlı ilaveleri çok gördüm... (Emirdağ Lahikası Elyazma, sf.661)

              Bediüzzaman eserlerinde ayrıca, "Risale-i Nurlar herkes tarafından anlaşılamaz" inancını taşıyanlara, bu eserlerin "kadın, erkek, memur ve esnaf, alim ve feylesof gibi her türlü halk tabakasının okuyup anlayabileceği" kadar kolay anlaşılır olduğunu defalarca vurgulamıştır. Kuşkusuz ki Bediüzzaman'ın bizzat kendi eserleri hakkında belirttiği bu yorumları, Risale-i Nur Külliyatı'nın batıni olarak tefsir edilmesi gerektiği düşüncesine yine Bediüzzaman'ın dilinden açıklık getirmekte ve bu bakış açısının yanlışlığını ortaya koymaktadır. Bediüzzaman'ın bu konuyu açıklayan sözlerinden bazıları şöyledir:


... bütün bu risalelerde, bütün derin hakaik (hakikat), temsilat (örnekler) vasıtasıyla, en ami (cahil) ve ümmi (tahsilsiz) olanlara kadar ders veriliyor. Halbuki o hakaikin (hakikatlerin) çoğunu büyük alimler "tefhim edilmez" (anlatılamaz) deyip, değil avama, belki havassa da (ilim sahibi kimselere de) bildiremiyorlar. (Mektubat, sf.373)


... Risale-i Nur bu vazifeyi; en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzdahakaik-i Kur'aniye (Kuran hakikatleri) ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlar (deliller) ile ispat eder. (Şualar, sf.748)


Risale-i Nur şimdiye kadar hiçbir ilim adamının tam bir vuzuh (açıklık, netlik, anlaşılırlık) ile isbat edemediği en muğlak (kapalı, anlaşılması zor olan) mes'eleleri, gayet kolay bir şekilde en basit avam tabakasından tut da en yüksek havas tabakasına kadar herkesin istidadı (kabiliyeti) nisbetinde anlayabileceği bir tarzda şübhesiz tam ikna' edici bir şekilde izah ve isbat etmesidir.  Bu hususiyet hemen hemen hiçbir ilim adamının eserinde yoktur. (Gençlik Rehberi, sf.240)


Risale-i Nur; bütün tabakat-ı beşere (insan gruplarına) hem medrese, hem mekteb, hem kışla, hem hekîm, hem hakim olarak, en amî (cahil) avamdan en ehass-ı havassa (en halis ilim sahiplerine) kadar ders verip, talim ve terbiye etmesi bizce meşhuddur(aşikardır, açıkça görülmektedir). (Kastamonu Lahikası, sf.70)


... Risale-i Nur'u kadın, erkek, memur ve esnaf, alim ve feylesof gibi her türlü halk tabakası okuyup anlayabiliyor. Kendi istidadları (kabiliyetleri) nisbetinde gördükleri istifadeler karşısında ona bir kat daha sarılıyorlar. Liseliler, üniversiteliler, profesörler, doçentler, feylesoflar okuyorlar. Bu münevver (eğitim görmüş, ilim sahibi) sınıflar fevkalade istifade ettikleri gibi; Risale-i Nur'un harikuladeliğini ve te'lif (yazım) san'atındaki üstünlüğünü tasdik edip hayretler içerisinde bütün külliyatı okumak iştiyakına (şevkine ve arzusuna) sahib oluyorlar. (Şualar, sf.549)


Bu rağbet ve şiddetli alaka hiçbir psikolog, sosyolog ve feylesofun eserinde görülmemiştir. Onlardan ancak tahsilli kimseler istifade edebilmişlerdir. Bir ortaokul çocuğu veya okumasını bilen bir kadın, büyük bir feylesofun eserini okuduğu zaman istifade edememiştir. Fakat Risale-i Nur'dan herkes derecesine göre istifade etmektedir. (Şualar, sf.549)

BEDİÜZZAMAN'IN AHİR ZAMANA İLİŞKİNİZAHLARI TEFSİR GEREKTİRMEYECEK KADAR AÇIKTIR

Ahir zaman ile ilgili konular doğrudan Risale-i Nur'dan mı, yoksa batıni tefsircilerden mi anlaşılır?

               Hicri 13. asrın büyük müceddidi Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı'nda geleceğe dair birçok önemli haber vermiştir. Neredeyse yarım asır önce yaşamış olmasına rağmen Bediüzzaman'ın eserlerinde vermiş olduğu tüm bilgiler ve geleceğe yönelik işaretler Allah'tan bir rahmet ve mucize olarak hep doğru çıkmıştır. Bediüzzaman'ın geleceğe dair müjdelediği olaylar arasında ahir zamana yönelik hikmetli açıklamaları da yer almaktadır. Kuşkusuz Allah'ın üstün bir ilimle desteklediği böyle feraset ve ilim sahibi bir şahsın verdiği bu bilgiler, tüm Müslümanlar için önemli bir rehber ve yol gösterici niteliğindedir.

            Bediüzzaman'ın eserlerinde, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin hangi tarihlerde ve nasıl bir ortamda ortaya çıkacakları, ne gibi faaliyetlerde bulunacakları, yardımcıları, mücadeleleri, İslam ahlakını tüm dünyaya nasıl hakim kılacakları konularında geniş açıklamalar yer almaktadır. Bediüzzaman'ın bu konulardaki anlatımları düz bir okumayla, her okuyanın kastedilen anlamı anlayabileceği kadar sade ve açıktır. Dolayısıyla bu bilgileri "batıni tefsir" adı altında bir kez daha açıklamaya çalışarak bu konulara farklı yorumlar getirmek, samimi bir yaklaşım olmayacak ve Bediüzzaman'ın açıkça söylediklerini reddetmek anlamına gelecektir.

            Nitekim ilerleyen bölümlerde Bediüzzaman'ın ilgili sözlerinden verilen örneklerle, Bediüzzaman'ın bu konuları ne kadar kesin üsluplarla; tartışmaya ve tefsire gerek bıraktırmayacak kadar anlaşılır bir şekilde anlattığı kolaylıkla görülebilecektir.